29 Haziran 2015 Pazartesi

AVRUPA’DA ve GELİŞMİŞ ÜLKELERDE MALÎ KRİZ

ABD’de başgösteren finansal kriz bir taraftan Avrupa ülkeleri, Japonya gibi gelişmiş ülkelere sıçrarken diğer taraftan ABD reel sektörünü de menfi etkilemeye başlamıştır. ABD’deki gerek finansal kriz gerek reel ekonomideki resesyon diğer gelişmiş ülkelerde, yani Avrupa ülkelerinde ve Japonya’da da finansal krize ve resesyona yol açmıştır.




Avrupa ülkeleri ve Japonya bankaları portföylerinde ABD finansal sektörü hisse senetleri tahvilleri ve türevlerini (derivatives) bulundurmaktaydılar. Bunların değerlerinin düşmesi ve bazılarının değerlerinin tamamen sıfıra inmesi, bu ülke bankalarını da ciddi bir finansal kriz içine atmıştır. Bu durumda Avrupa ülkeleri hükümetleri de kendi malî sektörlerini kurtarmak, en azından krizi hafifletmek üzere ciddi ve acele tedbir almak ve yardım yapmak zorunda kalmışlardır. Demek ki, finansal kriz bu ülkeleri de içine almak suretiyle küreselleşmiştir. Dünyaca meşhur ABD’li
yatırımcı Warren Buffett türevleri “kütlesel tahrip finansal silahları (financial weapons of mass destruction) olarak nitelendirmiştir. ABD’de başgösteren ve diğer gelişmiş ülkelere yayılan malî kriz ve resesyon, gelişen ülkeleri de kapsamış ve Warren Buffet’in bu nitelendirmesinin doğru olduğunu teyit etmiştir. Nitekim, resesyon da ABD’den malî krizle beraber Avrupa ülkelerine ve Japonya’ya sıçramış, ikinci safhada gelişen ve yeni sanayileşen ülkeleri de kapsamına almıştır.

ABD ile beraber en liberal ekonomi politikası izleyen gelişmiş ülke İngiltere’dir. Gerek Almanya gerek Japonya da liberal ekonomik rejime meyletmektedirler. Japonya uzun süre uluslararası ticarette gizli korumacılık uygulamıştı. Fransa ise diğer Avrupa ülkelerine kıyasla devletin en çok
müdahale ettiği (dirigiste) bir “piyasa ekonomisi” uygular. İngiltere ayrıca başlı başına bir finans merkezidir ve parası birçok ülkede rezerv olarak kullanılmaktadır. Bu nedenle çok geniş bir finans sektörüne sahiptir. İngiliz finans sektörü de, ABD gibi ve Margaret Thatcher’den (1979-1990) bu yana geniş ölçüde “denetimsiz” (deregulated) idi. Bu nedenle ABD’den sonra ilk ciddi finansal kriz ve onu izleyerek resesyonla karşılaşan ülke İngiltere olmuştur. Kriz öncesi ise İngiltere ekonomisi ve büyüme hızı diğer Avrupa ülkelerine kıyasla en iyi durumda bulunuyordu.

Finans sektörünü aniden saran ciddi kriz karşısında, Tony Blair’den sonra halen başbakan olan ve İşçi Partisi Başkanı Gordon Brown Avrupa içinde ilk ülke olarak ciddi ve kesin adım atmış ve iflasla karşılaşan üç önemli bankayı derhal devletleştirmiştir. Gordon Brown Kasım 2008’de finans sektörünün kurtarılması için ayrıca $696 milyarlık bir fon tesis etmiştir. Fakat Gordon Brown’un ikinci adımı, bankaları en kötü varlıklara karşı sigorta etmek sonradan çok büyük eleştiri almıştır. Çünkü, daha önce de işaret edildiği gibi, bu durumda belki ilk dönemde para yatırılmamakta ve bu sonradan yapılmaktadır. Fakat verilecek paranın miktarı tamamen belirsiz kalmaktadır.

Diğer Avrupa hükümetleri karşılaştıkları finansal krizi hafifletmek, mevduatın bankalardan kaçmasını önlemek için ilk olarak banka mevduatlarında devletin teminat limitini yükseltmişlerdir. Finansal krizin başgösterdiği yıllarda bir tek Alman Maliye Bakanı Peer Steinbrück (Sosyal Demokrat Parti Başkanı ve Hristiyan Demokrat Parti Başkanı Angela Merkel’in başbakanlığı altındaki koalisyon hükümeti üyesi) bankalara yardım edilmesini tenkitçi bir gözle tartmıştır. Steinbrück’e göre yardımın finansal krizi önlemekte ne kadar etkin olacağını kestirmek mümkün değildi. Buna karşı ise yardım devletin iç ve dış borçlarını mutlaka artıracak, bu da ileriki yıllarda ekonomiye ciddi bir yük bindirecektir. Fakat krizin yol açacağı resesyon, GSMH büyüme hızı düşmesinin, işsizliğin artmasının ekonomiye çok daha ağır fatura getireceğini hesaplayan Alman hükümeti – Steinbrück de
dahil – finans kesimine yardım etmek ve krizi önlemek, yahut hafifletmek için $670 milyarlık bir fon tesis etmek zorunda kalmıştır. İlave olarak borç verme garantisi oluşturmak üzere de $133 milyar ayırmıştır. Resesyona karşı ve firma ve sektör kurtarmaları için ise $41 milyarlık bir fon kurmuştur.

Kaynak: Küresel Finansal Kriz, Küresel Resesyon,
İleriki Yıllarda Muhtemel Gelişmeler
ve
Krizin Türkiye Ekonomisine Etkileri
Prof. Dr. Mükerrem Hiç

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder